Açıklama
Rauf Mutluay (1925 -1995) Eski ve yeni Türk edebiyatının çağdaş kuşaklarca anlaşılması ve izlenmesi için çok önemli dil köprüleri kurmuş olan “edebiyat hocamız” Rauf Mutluay 1995 yılında yaşama veda ettiğinde, geride bu göz kamaştırıcı adanmışlık çabasının ürünü geniş, özenli bir kütüphane bırakmıştı.
Öğretmeyi süre giden bir birlikte öğrenme etkinliğinin parçası sayan alçakgönüllü anlayışıyla Cumhuriyet kuşaklarının çağdaş bireyler olarak yetişmesinde önemli rol oynayan “öğretmen yazarlar” ailesinin son üyeleri arasındaydı. Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamlamış olan Mutluay’ın yaşam yapıtı bütünüyle edebiyat tarihi ve sorunları üzerinde biçimlenmiştir.
Mutluay’ın ilk yazıları okur önüne 1946 yılında Gün dergisinde çıktı. Sonraki yıllarda dönemin önemli gazete ve dergilerinde deneme, inceleme ve eleştirileri yayımlanan yazarın özellikle 1968-1978 arası Cumhuriyet gazetesinde “Kitaplar” ve “Edebiyat Sohbetleri” üst başlığıyla yer bulan yazıları çok geniş bir okur kitlesinin ilgisine konu oldu. Hocamızın Milliyet Yayınları’nın “100 Şair 1000 Şiir” ve eleştirmen Fethi Naci’nin Gerçek Yayınevi’ndeki ünlü “100 Soruda…” dizisinde yayımlanan çok sayıda kitabı Türk edebiyatının tarihsel gelişim ve sorunlarına merak duyan günümüz okurları için de kaynak kitap niteliğindedir.
Rauf Mutluay’ın Türk Halk Şiiri Antolojisi başlıklı inceleme ve derleme çalışması 1972 yılında Milliyet Yayınları’nın “100 Şair 1000 Şiir” dizisinin üç kitabından biri olarak yayımlanmıştı. Doğal devamı niteliğindeki Tanzimat’tan Günümüze Kadar Türk Şiiri (1973) ile tamamlandığı varsayılabilecek olan bu değerli çalışma, devasa Halk Şiiri hazinemizin en parıltılı örneklerini ve kültürel belleğimize bu unutulmaz hacmi nakşeden Öksüz Dede’den Âşık Kerem’e, Gevherî ‘den Sümmânî’ye, Karacaoğlan’dan Âşık Veysel’e bazıları anonim 20 Âşık’ı, 20 büyük Ozan’ı kapsıyor.
Tüm yapıtlarını önümüzdeki yayın dönemlerinde yeniden yayımlayacağımız Hocamızı 90. doğum yılında Türk Halk Şiiri Antolojisi’yle hatırlıyor; sevgiyle, saygıyla anıyoruz.