Açıklama
Alphonso Lingis, birçok kitabı olduğu halde Batı’da da yeterince tanınmayan bir felsefeci ve gezgin. Tanınmamasının bir nedeni de herhalde rasyonel Batı’nın ancak kendisiyle analojiler kurarak, özetle kendisine benzeterek kavrayabildiği öteki kültürleri, olanca başkalıkları içinde anlamaya, kendi sözleriyle konuşturmaya çalışması. Bunu da antropolojinin indirgeyici normları içinde değil, Batı rasyonalizminin içerdiği ciddi çatlakları; anlamlı ve tekil bir hayat yaşamanın önüne çıkardığı maddi ve manevi engelleri serimleyecek biçimde yapması.
Ortak Bir Şeyleri Olmayanların Ortaklığı, önce rasyonel cemaati betimliyor: Herkesin ortak-anonim söylemi kendi dilinde yeniden ürettiği, kendini ancak yaptığı “iş”le tanımlayan; Levinas’ın terimleriyle “söyleme”yi tali, “söylenen”i temel önemde gören bir cemaattir bu. Bu cemaat temel fetişi olan “iletişim”i gerçekleştirmek için her şeyin, her mesajın indirgenemez tikelliğini, iletişim değeri olmayan mırıltısını, uğultusunu “gürültü” sayar; her ağaç ve her güvercin için aslında ayrı bir sözcüğe ihtiyaç duyulduğunu görmezden gelir. Rasyonel söylem, hakikatini tesis etmek için kurumlara ihtiyaç duyar ve paryayı, mistiği, psikotiği, vahşiyi, teröristi bu hakikate ulaşmaktan aciz görüp dışlar. Lingis bu cemaatin karşısına “öteki cemaat”i çıkarır. Benimle ortak hiçbir şeyi olmayan ötekiyle karşılaştığım cemaattir bu. Burada öteki, benimle sadece sözleriyle değil, çıplak gözleri, boş elleri ve sessizliğiyle, yaralanabilirliğiyle yüzleşir. Burada benim rasyonel buyruğumun tutarlılığını bozan bir davetsiz misafir, bir ıstırap yüzeyidir öteki. Onunla ancak istemdışı bir hareketle, katıksız bir derinlik duygusuyla hissedebilen kimsenin mülk edinemeyeceği, ilkselin (yani sıcaklığın, havanın, toprağın, ışığın) içine gömülerek karşılaşırız.
Akıl sorgulamasını yeni uçlara taşıyan epeyce çetrefil, hatta garip bir kitap elinizdeki. Felsefe, gezi kitabı, otobiyografi, anlatı ve antropoloji metni gibi kalıp türlerin hiçbirine sığmayan, hem çok ağırbaşlı hem de çok coşkulu, “taşkın” bir kitap. Okuru felsefi düşüncenin en soyut, en soğuk topraklarında uzun bir süre gezdirip yorarken birdenbire Nikaragualı Sandinist bir gerillayı, Laolu kavruk, edepsiz bir garsonu, çocuğuna gökkuşağını görmeyi öğreten bir kadını, yağmur ormanlarının uğultusunu, okyanusların serinliğini, Balinezya yerlilerinin muhteşem Keçak törenini şiirsel bir üslupla anlatmaya başlayıp ateşe atan bir kitap. Ter dökmeyi göze alanlar karşılığını, fazlasıyla bulacaklar…