Açıklama
Batı toplumları hep birlikte yeni bir uyuşturucunun istilasına uğruyor: mutluluk kültü. En yüce buyruktur “mutlu olun!” Bizim iyiliğimiz için olduğundan bir nebze olsun kuşku duymayız bu çağrının ve hemen kulak veririz.Peki, insan mutlu olup olmadığını nasıl bilir? Acınası bir ifadeyle mutlu olmayı başaramadığını itiraf eden bir insana ne cevap verilir? Budizm, alışveriş, tüketim ya da başka mutlu olma tekniklerini kullanan rahatlama terapileri mi önermek gerekir o insanlara? Cinsellik ve sağlığın yeni despotlarımız haline dönüştüğü bir dünyada acıyla ilişkimiz nedir?
Her şeyi keyif ve haz açısından değerlendirmeye iten bu ideolojiyi, başkalarında utanma ve huzursuzluğa neden olan bu coşkulu esenlik çağrısını mutluluk ödevi olarak adlandırıyor Pascal Bruckner. Ancak, ona göre, bu arayışın kendisi çok ciddi bir sorun içeriyor: Herkese kendi kaderini tayin etme ve kendi varoluş koşullarını tek başına iyileştirme olanağı vermek!Öte yandan, kural dışı kabul edilen mutsuzlukların ve acıların üzeri ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, onlar beklemediğimiz bir anda yeniden ortaya çıkar. Bize hep anlatılagelen, hedonizme adanmış, haz ve mutluluk dışında her şeyin kızgınlık ve işkenceye dönüştüğü bir toplum masalına rağmen, acı hep vardır ve var olacaktır.
İnsana, o tarihe kadar Cennet’e bırakılan bu mutluluk hakkını sunan Aydınlanma çağının bu yıkıcı inancı nasıl oldu da şimdi bir dogmaya dönüşebildi? İşte Ömür Boyu Esenlik bunun öyküsünü anlatıyor. Acılarıyla birlikte ya-şamı zenginleştirme sevdasındaki herkese…