Açıklama
Olumsallık, İroni ve Dayanışma, kimilerinin “bugün dünyadaki en ilginç felsefeci” diye övdüğü Richard Rorty’nin dilimizdeki ilk kitabı… Yazar bu kitabında, etik-politika ilişkisi gibi hayati bir soruna çok önemli katkılarda bulunuyor. Dilden başlıyor Rorty… Dilin dünyayı temsil eden yekpâre bir bütün, kendisi dışındaki bir Hakikat’le irtibatlanmamızı sağlayan bir araç olduğu yolundaki görüşleri reddediyor. Dilin doğası diye bir şey yoktur, sadece dünyayı, kendimizi, birbirimizi vs. betimlemekte kullandığımız birçok olumsal sözcük dağarı vardır. Bu söz dağarlarının birbirlerinden daha “doğru” olduğu söylenemez, ama bazıları daha “kullanışlı”metaforlar yaratırlar. Yani düşüncenin tarihi Hakikat’e giderek daha çok yaklaşmanın değil, şeyleri sürekli yeniden betimleyen ve birçok rastlantı sonucu daha kullanışlı olduğu anlaşılan metaforların yaratılmasının tarihidir. Aynı şekilde doygun bir hayat da dışarıda duran insanüstü bir Hakikat’i bulmaya çalışan kişinin değil, içinde olduğu kabilenin diliyle yetinmeyip kendi metaforlarını, kendi dilini, kendi zihnini kendisi yaratan kişinin hayatıdır. Böylesi kişiler, yaratmayı hedefleyen bir kültürün kahramanı, metaforlar icat eden kişi anlamında “şair” olacaktır.Herkesin hem kendi yaşamını hem de yaşadığı toplumu anlamlandırmak için kullandığı, özel çağrışımları olan sözcüklerden oluşan bir nihai sözcük dağarı vardır. Rorty’nin “ironist” adını verdiği kişi kendi nihai sözcük dağarının olumsallığının, kendisini ne ölçüde sınırladığının farkında olan; bu yüzden de mümkün olduğunca, başka sözcük dağarlarıyla tanışıklık kurmaya çalışarak, kendini inşa etmeye girişen kişidir. Ama Rorty’ye göre ironi kamusal bir tavır olamaz; kamusal düzeyde “yaptığımız en kötü şeyin zalimlik olduğu”na inanmak anlamında bir liberalizme ihtiyacımız vardır. Liberal kurumların amacı zulmü azaltmak, yönetilenlerin rızasına dayalı bir yönetim biçimi ve tahakküm ilişkisi içermeyen bir iletişim yaratmaktır. Bu amaca bütün insanların paylaştığı bir Rasyonalite’den söz eden Aydınlanma söylemi artık hizmet edemez.Toplumsal dayanışma, metafizik bir insan özü keşfetmekten çok, başka insanların çektiği ıstırabı tahayyül edebilme, onlarla duygudaşlık kurabilme, onları bu anlamda “bizden biri” olarak görebilme yeteneğinin sonucudur. Bütün bunlar sözkonusu ıstırabın ayrıntılı olarak betimlenmesini gerektirir ve bu betimlemeyi, ahlâki ilerlemenin ana vasıtaları haline gelen romanlar, filmler, gazete haberleri teorilerden çok daha iyi yaparlar. Rorty bu bağlamda kültür alanında felsefe, din ve bilim gerilerken, edebiyatın ve ütopyacı politikanın öne çıktığından söz eder. Ve gerekli olanın, kültürün “rasyonelleştirilmesi” değil, “şiirselleştirilmesi” olduğunu, genel ilkelere dayanan bir ahlâk değil, anlatılar kuran bir ahlâk olduğunu söyler.Düşünce kısırlığını aşmayı pek denemeyen kültürel ortamımız için kışkırtıcı bir kitap…