Açıklama
Henüz 1938 yılında kaleme alındığı halde, “oyun” kavramı üzerine yazılmış en kapsamlı ve zihin açıcı metinlerden biri olma özelliğini günümüze
dek korumayı başaran Homo Ludens’in temel önermesi, insan medeniyetinin oyun içinde ve oyun olarak ortaya çıktığı, bir başka deyişle savaştan
hukuka, felsefeden sanata, dilden şiire, mitten dine her türlü insan faaliyetinin temelinde oyunun yattığıdır. Huizinga’ya göre“ özgür“ ,”gündelik
hayatın dışında“ ,”kendine ait bir düzen inşa eden” ve “herhangi bir maddi çıkar gözetmeyen” oyun oynama edimi, tıpkı medeniyet gibi, bir yapının
ve belirli sınırlar dahilinde bir şeyler yaratmaya hevesli katılımcıların varlığını gerektirir.
Homo Ludens’in, yani “oyun oynayan insan”ın medeniyete yaptığı sayısız katkının izini Platon’dan başlayıp ortaçağ, Rönesans ve modern çağ
boyunca süren yazarın sunduğu zengin teorik arka plan, spordan dile, kıyafetten siyasete, destanlardan ticarete birçok farklı alandan ilgi çekici örnekle
somutlaşır.
Huizinga’ya göre, yaşadığımız dönemde medeniyetin karşı karşıya olduğu yozlaşma yahut çöküşün en önemli sebeplerinden biri, insanların
başlangıçta sahip oldukları o kirlenmemiş “oyuncu” ruhu yitirmiş, ideal oyunun tanımlayıcı nitelikteki “soylu” ilkelerinden uzaklaşmış olmalarıdır.
Dolayısıyla insanlığın kurtuluşu, oyunun o özgürleştirici ,çıkar gözetmeyen orijinal ruhuna bir kez daha kucak açmaktan geçiyor olabilir.
JOHAN HUIZINGA: Hollanda’nın en önemli tarihçileri arasında gösterilen Johan Huizinga, 1872 yılında Groningen’de dünyaya geldi. İlk akademik
eğitimini Groningen ve Leipzig üniversitelerinde, sırasıyla Hint-Cermen dilleri ve karşılaştırmalı dilbilimi alanlarında tamamlayan Huizinga, Hint
tiyatrosunda soytarının rolünü konu alan teziyle, 1897 yılında doktor unvanını aldı. Takip eden yıllarda, akademik ilgisi tarih alanına, özellikle de
Jacob Burckhardt’ın öncülük ettiği kültürel tarih çalışmaları ekolüne kaydı. Haarlem ve Amsterdam’da tarih dersleri vererek geçirdiği yılların
ardından, 1905 yılında Groningen Üniversitesi’nde tarih profesörü olarak çalışmaya başladı. 1915 yılından itibaren aynı görevi, karısını kaybettikten
sonra taşındığı Leiden kentinde, 1942 yılına kadar sürdürdü.