Açıklama
İlk Almanca baskısı 1968’de gerçekleşen “Hıristiyanlıktaki Ateizm” (Ateismus im Christentum) Umut İlkesi’nin 3. cildinin yanında, Ernst Bloch’un din felsefesine en önemli katkısı olarak kabul edilmektedir. Marksist teori ile reel sosyalizm(ler) arasına kalın duvarların çekildiği geçen yüzyılın ortasında teoloji, özellikle Batı’dan başlayarak “ortada kalmış çocuğu”, “devrimi”, “kurtuluş teolojisi” içine almış, Marx ile İsa arasındaki “karşıtlık” yerini “dayanışmaya” bırakmıştır.Bloch, teologları bile kıskandırabilecek bir din-metinleri yorumcusu “da” olarak teolojiyi önemli ölçüde etkilemiştir. Bloch’un özellikle Yahudilik ile Hıristiyanlık alanındaki derin bilgisi, onun Marksizminin fonunda kaynaşıp özgün, örneksiz bir eleştiri ve değerlendirmenin aracına dönüşür. Hıristiyanlığın hiyerarşik yapılarını, alttakileri, ezilenleri ve yük altındakileri “hizada” tutagelen devlet Kilisesini hedef alan Bloch eleştirisi, müdahalelerle gizlenmiş “asıl”, derindeki metin bölümlerini kerpetenle çekip alır; Kutsal Kitapları alttan, ezilenlerin adınayorumlayıp kadim efendiler Kilisesine darbe üzerine darbe indirir. Yorum adına, gizliyi ortaya çıkarma adına, salt bu amaçla sınırlı bir “ikinci teoloji” arayışı değildir bu çalışma. Statik metafiziğin o bir kerede verilip tamamlanmış insan kavrayışı karşısına, Marx’ın özgürlük âlemine/Krallığına yönelttiği, tamamlanmamış insanı koyar. Umut-devrim-ütopya yolculuğu davetiyesidir de bu metin. Çağırmadır. Verili, bitmiş olmadığımızı hatırlatıp durur. Egemen sınıflar devletinin Kilisesi, “İsa”yı “Tanrının Oğlu” ilan edip “efendi” unvanıyla “göğe” yollamıştır. Bloch, onun “Tanrının Oğlu” değil, bir “İnsanoğlu” ve Tanrı ile özünde bir olduğunu belirtip Kilisenin elinden geri alır onu. Kiliseyi de tanrısız bırakır; çünkü İnsanoğlunun/insanın özüyle aynılaşmış Tanrı insana tahvil edilmiştir. O nihai uğrakta, insan “kendisi ile yüz yüze gelecektir”. Sadece kendisi ile, özü ile.Bloch astral mitolojinin kutsal metinlerdeki mirasından, bilgiye/akla, Tanrı gibi olmaya çağıran cennet “Yılanı” mitine, tarikatlardan mistik akımlara, Stoa’dan Gnostiklere, Aydınlanma eleştirisinden Marksizme vb ateizmin peşine düşerken damıtılmış metinler oluşturma ustası olduğunu kanıtlar. Kitabın amblemi gibi işleyen “Sadece bir Hıristiyan iyi bir ateisttir ve sadece bir ateist iyi bir Hıristiyandır” sözü, büyük dinlerin kurumlaşmış, egemenlerle ittifak içindeki “yapılarına karşı” uyarının damıtılmış halidir. Öyleyse bu kitabın da. Öyle bir ustalık ki bu, en yoğun, sıkıştırılmış bilgiyi, tadına doyulmaz bir ironinin ambalajıyla sunuyor. Havai fişek şelalesi gibi renkli metaforlar yağıyor insanın üzerine, sesler “patlıyor”…