Açıklama
Manor Çiftliği’nin sahibi Bay Jones, o gece tavuk kümeslerinin kapılarını kilitledi ama o kadar sarhoştu ki tavukların giriş çıkış için kullandıkları delikleri kapatmayı unuttu. Yalpalaya yalpalaya yürüyüp elindeki lambanın yuvarlak haleli ışığını bir o yana bir bu yana dans ettirerek bahçeyi geçti, arka kapıda çizmelerini ayağından attı, girer girmez kilerdeki fıçıya giderek kendine son bir bardak bira koyup kafasına dikti; sonra da çoktan horlamaya başlamış Bayan Jones’un yanına yatmak üzere yatağına doğru ilerledi.
Hayvan Çiftliği yüzlerce açıdan modern idrakimizi tetikliyor ve bizimle kimi bağlar kurmayı başarıyor; yirminci yüzyıl tarihinin değişen siyasi ve ahlaki labirentlerinde yolumuzu bulmaya çalışırken, bu görünüşte basit fakat mahir fabl hâlâ bize dair bir şeyler anlatıyor. Her ne kadar, hem Britanya çiftliklerinden hem de kolayca ayırt edilen o geleneksel özgürlük ve namus duygularından dem vurmasıyla tam bir İngiliz kitabı olarak kalsa da, ne biçimsel anlamda aşırıya kaçıyor ne de ahlaki teşviklerinde beklenmedik bir yere götürüyor, kitabın anlamı çağdaş tarihe ve dünya kültürüne uzanıyor; hepimiz bir Hayvan Çiftliği’nde ya da sonunda tekrar başa döndüğü haliyle Manor Çiftliği’ne yakın bir yerlerde yaşadık ya da yaşama riskine maruz kalıyoruz. Bu kitap en muhteşem modern siyasi alegorilerden biridir; masum ve gerekli bir devrimin diktatörlüğe ve ihanete dönüşmesinin anlatıldığı bu hikâye, yalnızca çarpıcı bir siyasi zekânın ürünü değil, temel önem taşıyan, modern bir mittir de…