Açıklama
Güneş Ülkesi’nde her şey ortak mülk sayılıyor; ancak bölüştürme üst makamdaki resmî görevlilerin işi. Gelgelelim bilimin, belli onurların, mevkilerin ve unvanların yanı sıra hayat zevklerinin ortaklaşacılığı konusunda, kimsenin bir başkasının aleyhine bunları kendine mâl edemeyeceği ilkesi geçerlidir.
Ütopyacı düşüncenin en eski örneklerinde, insanı evrensel bir mutluluk içinde gören ve büyük dinlerin “cennet” tasarımlarına yansımış olan “Altın Çağ” özlemi yatar. Hesiodos’un (İÖ 8. yüzyıl) dizelerinde bu çağ, insanların meşakkatlerden, acılardan, kötü yaşlılıktan “uzak yaşadıkları” bir çağdır. Platon’un ada-ülkesi Atlantis ise, Atlantik Okyanusu’ndaki dev bir masal ülkesini andırır. Toprağın yılda iki kez ürün verdiği, bolluğun ülkesi Atlantis, merkezden dışa doğru üç sıra kanalla ve en dışta yüksek bir duvarla “dış dünya”ya kapanmıştır. Bu ülkenin insanları öteki insanlardan farklı olarak tanrısal bir öz taşırlar. Yeniçağda More ve Campanella’yı etkileyen bir ilk kaynaksa Iambulos’un Güneş Adaları’dır. Herkesin mutluluktan, bolluktan ve hayat zevklerinden eşit pay aldığı bu ekvator adasında güneş her yere eşit dağılır. Adaları çevreleyen su bile tatlıdır orada. Rönesans’tan ve Avrupa Aydınlanma hareketinden önce, antikçağın bu ideal karşı toplum ya da ülke tasarımları, Hıristiyanlığın hâkim olduğu ortaçağda, “cennet”in bulunduğu yer olma özelliğine bürünürler. (…) Bugün Campanella’nın “Güneş Ülkesi”nin o her yana eşit yayılan sıcaklığı; özel mülkiyete, kişisel sahiplenmelere yer vermeyen insancıl ve kardeşlik ortamı içinde, ütopyacı bir ülkede “yaşamakta”dır. Görülen o ki, ideallerinin çoğu hâlâ gerçekleşmeyi beklemektedir; demek ki bizden de uzun yaşamaya adaydır…
Veysel Atayman