Açıklama
Hakkında yazılanların çokluğu bile, Freud’un yirminci yüzyıla damgasını vurduğunu göstermeye yeter. Psikanaliz biliminin uygulayıcıları şevkle bu disiplini geliştirmeye çalışırken, psikanaliz karşıtları da Freud üzerine ciltler dolusu araştırma yayımlamaktadır: Freud hangi çayırda mastürbasyon yapardı; Freud’un hastaları gerçekte hiç var olmuş muydu; Freud eşcinsel miydi; Freud nasıl bir Yahudi domuzuydu; nasıl olup da böyle zevksiz ve hantal bir antika koleksiyonuna sahip olabilirdi?
Forrester, Freud Savaşları’nda, değerli bir uygulayıcısı olduğu psikanaliz biliminin kurucu babası Freud’a karşı görevini hakkıyla yerine getiriyor; büyük bir sabır ve titizlikle, Freud-karşıtlarının mahalle dedikodusu niteliğindeki saldırılarına karşı psikanalizin temelleri, kuralları, gelişimini ayrıntılandıran bir dalgakıran inşa ediyor. Bu inşa sürecinde, Freud’un yakın çevresiyle ilişkileri, antika koleksiyonu, düşleri ve “osuruk” ve “bokbilim” üzerine düşünceleri dahil, eleştirilere malzeme olan tüm yönlerini psikanalizin aykırı ve edepsiz doğası içinde tek tek irdeliyor. Psikanalizin bir Nazi-yönelimli aldatmaca olup olmadığından başlayan tartışmasını, Hollywood sinemasından boyalı basına, gündelik hayatımızın her alanına yayılan ve gönül rahatlığıyla benimseyiverdiğimiz bu alanın bir doğabilimi olup olmadığı tartışmasına doğru adım adım sürdürüyor.
Oldukça esprili tarzda yazılmış ve rahat okunan kitabın sonuna bir de Usta Freud’la yapılmış hayali bir söyleşi eklenmiş. Forrester, ustasına yönelik akıl almaz eleştirileri yanıtlama uğraşından bitap düşmüş, Freud’un divanının huzuruna sığınıyor. Ve azarı işitiyor: “Beni ölüler diyarından kaldırıp buralara getirmeye nasıl cüret edersin?”
Şüphesiz, adı bu kadar sık duyulan birinin hangi çayırda mastürbasyon yaptığı merak uyandırmaya devam edecek; Freud Savaşları, psikanalizin insan zihninin çalışma biçimine dair yarattığı devrimi gözler önüne sererken, mastürbasyon konusunun meraklılarını da aydınlatıyordur belki –kim bilir?