Açıklama
Michel Foucault’nun XX. yüzyıla damgasını vuran en önemli düşünürlerden biri olduğu tartışmasız bir gerçektir. Klasik filozoflar gibi hayata dair hemen her konuda eser vermiş ve “düşüncenin arkeoloji”sini yapmış çağdaş düşünürlerdendir. Çağımızın temel sorunu olan iktidarı çalışmalarının odağına almış olan Foucault, aynı zamanda kendi yaşamını ve kimliğini de bir eser olarak görmüş, toplumsal ve politik alanda da bir militan olarak kavgasını sürdürmüştür. Nicelik ve nitelik olarak çok zengin bir yelpazeyi kapsayan eserleriyle ve eserlerinin odağına koyduğu yaşamıyla özgün bir yer edinmiş olan Foucault’nun düşüncesini ve serüvenini gayet anlaşılır ve bütünlüklü bir bakışla ele alan James W. Bernauer’in bu eseri, Foucault üzerine yazılmış en önemli metinlerdendir. Foucault’nun düşüncesinin tüm uğraklarını, tarihsel ve düşünsel gelişimi içinde irdeleyen Bernauer, bizlere edebiyattan müziğe, tıp ve psikiyatriden politikaya, hapishaneden cinsel kimliklere uzanan çok farklı Foucault sorunsallarını sergilerken, aynı zamanda bu düşünme süreçlerinin bizdeki olası açılımlarına da ışık tutmaktadır.
Bernauer’in hem kronolojik hem de tematik düzeylerde yaptığı kapsamlı Foucault okuması, düşünürün temel metinlerine dayanıyor. Ayrıntı Yayınları’nın yayımladığı altı ciltlik Seçme Yazılar da bu metinler arasında. Dolayısıyla hem Seçme Yazılar hem de Foucault’nun Özgürlük Serüveni, gerek XX. yüzyıl tarihine ve düşünsel sorunsallarına kafa yormak, gerekse de bu deneyimden ve Foucault’nun ömrünün sonunda gelip dayandığı noktadan devam etmek isteyen herkesin temel başvuru eserleri arasında yer alacaktır. Çünkü Bernauer bize Foucault külliyatını anlatırken, esas geldiği yer tamamen politik bir nokta, bir özgürlük etiğidir. Modern bilgi/iktidar kalelerine karşı etkili bir siyasal karşı duruş için birbirimizle etik temellere dayanan yeni ilişkiler kurmamızı ve bunu gündelik hayatlarımız ve kimliklerimiz düzeyinde gerçekleştirmeyi gerekli gördüğünü vurgulayan yazar, işte tam da bu ilişkilerin Foucault’ya göre temelini oluşturan etik düşünceyi anlamaya çalışıyor. Foucault’nun, iktidarı merkezi, dışsal ve negatif bir yapı olarak tanımlayan kuramlardan farklı olarak; iktidarın merkezi ve tek tip değil, kılcal damarlarla topluma nüfuz eden, dışlayan değil içine alan, negatif değil pozitif mekanizmalar yoluyla işlediğine dikkat çektiğini göstererek modern toplumu anlamamıza ve “iktidar üretmeyen toplumsallıklar” üzerinde düşünmemize yardım ediyor.
Bu kitap şu ana değin Foucault’nun eserleri üzerine yapılan analizlerin kesinlikle en kapsamlısı ve derinlemesine olanı.
Thomas R. Flynn