Açıklama
Zar zor duyulan bir sesle “Ölmeyeceksin! Hayır! Hayır!” dedi ve başını Felix’in omzuna sıkıca yasladı. “Sensiz ben de daha fazla yaşayamam.”
“Sevgili küçüğüm, daha farklı düşüneceksin. Her şeyi uzun uzun düşündüm. Elbette. Birden sınır çizildi ya, her şeyi daha iyi, daha keskin görebildim.”
“Sınır yok ki.”
“Elbette bir tanem. İnsan inanamıyor. Ben bile şu an buna inanamıyorum. İnsan idrak edemiyor, öyle değil mi? Şöyle bir düşün, senin yanında yürüyen ve ağzından yüksek sesle sözler döküldüğünü işittiğin ben bir sene içerisinde toprakta yatacağım, buz gibi. Belki de çoktan çürümüş.”
Arthur Schnitzler
Beş öyküden oluşan bu seçki, Avusturya Edebiyatı’nda ölüm teması üzerine odaklanıyor. Arthur Schnitzler’in “Ölmek”inde ölmeye yatmış bir adamın psikolojisi derinlemesine incelenirken, Joseph Roth’un “Barbara”sında beyhude geçip gitmiş bir hayatın karşısında ölüm yer alıyor. Stefan Zweig’ın “Cenevre Gölü”ndeki Kaçak ise savaş koşulları içerisinde yaban ellerde tutunamamanın çaresini intihar etmekte bulan bir adamın öyküsünü anlatıyor. Robert Musil’in “Kız Katili Moosbrugger”i bir katilin kurbanını nasıl dehşetengiz biçimde katlettiğini anlatırken, aynı zamanda onun ölümüne karar veren hukuk ile psikiyatri süreçlerinden mürekkep karmaşık bir aygıtı gözler önüne seriyor. Son olarak, Kafka “Ceza Kolonisi”nde bununla paralellik taşıyan, ağır bir işkencenin ardından kurbanını ölümle cezalandıran bir aygıtın nasıl en ince ayrıntısına kadar tasvir edildiğini görüyoruz…