Açıklama
Bu denemesinde Schopenhauer, insanların aşk ya da soyları uğruna yaşamlarını çoğu zaman feda etmeleri nedeniyle, aşkın insan doğasındaki en güçlü itki olduğunu, hatta kendini koruma itkisinden bile daha güçlü olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Aşk sadece en güçlü değil, aynı zamanda en yaygın itkidir, eylemlerimizin çoğunu harekete geçirmede kararlı fakat bilinçaltına dayalı bir rol oynamaktadır. Gelgelelim Schopenhauer, itkiler arasında en güçlü ve yaygın bu itkinin gizli ve irrasyonel olduğunu, karşı koymada güçsüz kaldığımız sonsuz acıların kaynağı olduğunu iddia eder. Bizim için yıkıcı olsalar bile, tatmin edilmeleri kısa süreli ve anlık olsa bile onlara teslim oluruz. Aşkın bize hazların en muazzamını getireceğini düşünürüz; fakat gerçekleri görmeye başlamaktan ve hayal kırıklığının oluşmasından ziyade, bizi sevkettiği şeyleri en kısa sürede tatmin ederiz. Arzularımız yenilendiğinden ve onlara karşı koyamadığımızdan dolayı, herhangi bir ders çıkartmak yerine aptallığımızı sürdürürüz. Aşk arayışının peşindeki failler olsak da, bizi kendi amaçları için kontrol eden ve kullanan daha yüksek güçlerin gerçekte yalnızca araçlarıyız. Aşk için üremeden başka hiçbir amaç yoktur ve üreme için de türün hayatta kalmasından başka hiçbir amaç yoktur. Yaşama iradesi, ona hizmet eden bireylerin mutluluğunu azıcık bile umursamaz. Her birey tür uğruna ürer ve üreme görevini yerine getirdikten sonra ıskartaya çıkarılır ve ölüme teslim edilir.
Epikuros ve Epiktetos gibi Schopenhauer de, servet ve şöhreti ne kadar çok elde edersek onları o kadar çok isteyeceğimizi ileri sürer; fakat ne kadar çok istersek de elde edilmeleri o kadar güçtür, dolayısıyla sürekli olarak memnuniyetsiz, tatminsiz kalırız. Günümüzün büyük bir kısmında ihtiyaçlarımızı tatmin etmek, can sıkıntısından kurtulmak için mücadele halindeyiz, ya da hareketsiz cinsel dürtülerle mücadele ediyoruz, sadece yarınki çabalarımızı tekrarlamaya mahkûm olduğumuzu gördüğümüz için. Biliyoruz ki bizler bir işkence döngüsüne hapsolmuşuz; imkânsız olmasa da, kurtulmanın zor olduğunu keşfederiz, çünkü tam da bizi kapana sıkıştıran şeylere arzu duyarız. Schopenhauer’in belirttiği gibi, sanki “İksion’un dönen tekerleği üzerine yatmışız… ve Danaosların eleğinden su çekiyoruz.” Evet, aslında cehennemin daha iyi bir tarifi olamazdı.Frederick C. Beiser