Açıklama
Bu kitabın özel konusu Kayıp Zamanın İzinde‘nin anlatısıdır. Okurun da dikkatini çekmiş olabileceği gibi ne başlıkta ne de alt başlıkta bu kitabın özel konusundan bahsediliyor. Bunun nedeni ne çekingenlik ne de konunun kasıtlı olarak şişirilmesidir. Asıl mesele şu ki, buradaki Proust anlatısı sık sık ve bazı okurların sinirini bozacak şekilde, daha genel hususlara dalmak için göz ardı edilmiş ya da bugünlerde denildiği gibi “edebiyat teorisi”, daha net bir ifadeyle anlatı teorisi (anlatıbilim) eleştiriyi bir kenara itmiş görünecektir. Bu muğlaklığı çok farklı iki yoldan açıklayıp netliğe kavuşturabilirim. Başkalarının muhtelif yerlerde yapmış olduğu gibi gönül rahatlığıyla özel konuyu genel amacın, eleştirel analizi ise teorinin hizmetine koşabilirdim. Böylece, Kayıp Zamanın İzinde yalnızca bir önmetin, bir örnek haznesi ve Kayıp Zamanın İzinde‘nin kendine özgü niteliklerinin “edebiyat türü yasaları”nın aşkınlığı içinde kaybolup gideceği bir anlatı poetikasının örnekleri haline gelirdi. Diğer yandan, poetikayı eleştiriye tabi kılıp burada öne sürülen kavramları, sınıflandırmaları ve usulleri, münhasıran kendi tekilliği içindeki Proust anlatısının daha kesin bir tasvirini sağlamaya yönelik bir sürü gelişigüzel araca dönüştürebilirdim ve “teorik” mülahazalar her seferinde yöntemsel açıklamanın gerekliliklerince dayatılmış olurdu. Görünüşte birbiriyle bağdaşmayan bu iki savunma sistemi arasında bir seçim yapmaya isteksiz olduğumu, hatta yapamadığımı itiraf edeyim. Kayıp Zamanın İzinde‘yi genel bir anlatının ya da roman anlatısının, otobiyografik anlatının ya da herhangi başka bir sınıf, tür ve çeşitte anlatının basit bir örneği gibi ele almak benim açımdan pek mümkün görünmüyor. Bütünü bakımından alındığında Proust anlatısının özgüllüğü başka bir şeye indirgenemez ve her türlü çıkarsama bir yöntem hatası olacaktır; Kayıp Zamanın İzinde yalnızca kendi kendinin örneğidir. Ama diğer yandan, bu özgüllük ayrıştırılamaz değildir ve onun her analiz edilebilir özelliği bir bağlantıya, karşılaştırmaya ya da bir perspektife kavuşturulmaya elverişlidir. Her eser gibi, her organizma gibi, Kayıp Zamanın İzinde de evrensel ya da en azından bireysel ötesi bileşenlerden mürekkeptir ama o bunları özel bir sentezde, kendine özgü bir bütünlükte bir araya getirmiştir.
Gérard Genette